Sabah 5’e kurdum telefonumun alarmını. Ertesi
gün öğleden sonra 4’te çekim olmasına rağmen biletim, en ucuzu o olduğu için, sabahın 5’ine alınmıştı. Az uyuduğum zamanlar bütün günü kötü bir baş ağrısıyla
geçiriyorum. Sabah 5’te uyandım. Henüz hiçbir baş ağrısı
duymuyordum. Bir taksi bulup havaalanına gitmek için çıktım evden. O saatte
metro olmadığı için havaalanına gitmek için taksiye 15 lira bayılacaktım. Aslında kendi
cebimden de bir 15-20 lira daha eklesem daha geç bir saatte uçabilirdim diye
düşündüm. Sonra sabah sabah yaptığım hesaba bak mına koyim dedim. Meydana
geldim. Seyyar kokoreççi ve sarhoş müşterisi, iki taksici ve bir tinerci vardı.
Şoförünün Rizeli olduğunu öğreneceğim taksiye bindim. Yollar bomboş olmasına rağmen şöför çok temkinli kullanıyordu arabayı. Kendisini bu dikkatinden dolayı tebrik
ettim. Uzun zamandır kimse tarafından tebrik edilmeyen şoför, kendisi kadar
dikkatli olmayan meslektaşlarını 10 dakikalık yolda harcadı. Çok ihtiyacı
olduğunu düşündüğüm için sürekli adama gaz veriyordum ben de. Biraz sohbetten
sonra şöför beni hatırladığını, daha önce de havaalanına getirdiğini söyledi.
Ben de hatırlamadığım halde heyecanına ortak olmak adına kendisini
hatırladığımı söyledim. Halbuki şimdi binsem arabasına yine tanımam adamı. Yol
13 lira tuttu, 2 lira da sohbetine verdim.
Havaalanının
en boktan bölümüne, yani girişine geldim. Allahtan çok fazla eşyam ve kemerim
yoktu. Birkaç arama noktası vardı. Hangisinde sıraya girersem daha çabuk
geçerim diye hesap yaptım. Her zamanki gibi hesabım tutmadı ve en yavaş olanını
seçtim. Check-in yaptıktan sonra
kapıya gitmek üzere tekrar kontrol noktasına geçtim. Yine en yavaş kuyruğu
seçtim. Kuyruğun yanında orta yaşın ütünde, yaşlı denmeyecek ama orta yaş da
denmeyecek şişman bir kadın çömelmişti. Umarım verdiğim tariften bir sik
anlamışsınızdır. Kadının yanında da hem oğlu hem de kocası olabilecek tipte
bir adam... Adama genç bakarsan genç yaşlı bakarsan yaşlı görünüyor. “Nasıl bir
adammış amk?” diyeceksiniz. Ne biliyim, ilginç olmasa anlatmam zaten ben
de.. Neyse uçağa bindim. Her zamanki gibi cam kenarı
tutkunları yine yerlerini almıştı. Koridordaki koltuğuma oturdum. Yanımda
oturacak iki kişi henüz gelmemişti. Nasıl kişiler olacak acaba diye düşündüm.
Öyle çok heyecan yapmadım sadece bir anlık merak ettim. Baktım kuyrukta yere
çömelen kadın ve yaşlı ve orta yaş karışımı adam milleti devire devire
bana doğru geldiler ve kadın cam kenarına, adam ortaya oturdu. Kadın çok
kiloluydu ve 150 metrelik yürüyüş onu mahvetmişti. Oturur oturmaz 1 litre su ve
bir simit bitirdi. Çantası adamın elindeydi. Adam
kadının rızkını elindeki çantada taşıyordu. Kadına karşı çok sevecendi. Bu
sebepten karısından ziyade annesi olduğunu tahmin ettim. “Karısına sevecen
olamaz mı!” diyeceksiniz. Olur ama ben annesi diye tahmin ettim. Kadın ilk defa
uçağa biniyordu, adam onu heyecanlandırmaya çalışıyordu ama kadın su ve
simitten sonra iyice şişmişti ve uçak umurunda değildi. Füzeye koysan
siklemezdi sanırım.
Uçak
kalktı. Kitabımı açıp okumaya başladım. Kadın ve adam da aralarında Kürtçe
konuşmaya başladılar. Ben de Kürdüm diye konuşmaya dahil olayım dedim ama sonra "boşver adam salça olacak şimdi" dedim. Kadın
hapşırdı. Bende alerji olduğu için genellikle yanımda selpak taşırım. Kadına
bir tane selpak uzattım. Adam teşekkür etti, ben de rica ettim. Türkçe
konuşmuştuk. Neden Kürtçe konuşmadım diye düşündüm ama tekrar konuşmaya üşendim
ve elimdeki kitap sarmıştı. Sonra diğer tarafımdaki adam hapşırdı. Ona da bir
selpak verdim. Teşekkür etti, rica ettim. Yaptığım iyiliklerle uçağın orta
sıralarının gözdesi olmuştum.
“Birazdan servis başlayacak, koltuklarınızı dik konuma getirin” anonsu geldi. Kek,
simit ve meşrubat servisi başladı. Sabah hiçbir şey yiyememiştim. Sıra bana
geldi. “Kek mi simit mi?” sorusu geldi. Tercihi her zaman simitten yana
kullanan ben bu sefer kekten yana kullandım. Koca mı kardeş mi olduğuna karar
veremediğim adam da benden etkilendi galiba, o da kek dedi. 15 dakika önce 1
litre su ve bir simidi mideye indiren kadın hiçbir şey istemediğini belli eden
sesler çıkardı. Hostes bizim sırayı geçtikten sonra bir şey istemediğini
söyleyen kadın kararından vazgeçerek tekrar simit istedi. Bu kararsızlık
hostesin canını sıktı. Hostes suratında zoraki bir gülümsemeyle içinde hayvan gibi doğranmış kaşar peyniri bulunan simidi kadına
gönderdi. Havada güler yüzle kek ve meşrubat dağıtan hostesin karada hava
atması her zaman tuhafıma gitmiştir. Pilotun havasına eyvallah, uçağı indirsin
de pilot ne yaparsa yapsın. Ama hostes, meşrubat içmesem de olur 1 saat.
Bir de çirkin hosteslerden şikayet eden adamlar vardır. Sanki güzel olsa
sikecekmiş gibi davranırlar. Konuyu dağıtmıyım diyecem ama dağıtsam ne olur. Kısa bir hikayeydi zaten.
PAT
patoyku@gmail.com
www.facebook.com/pat.oyku
PAT
patoyku@gmail.com
www.facebook.com/pat.oyku
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder