“Apartmanın girişinde site yönetiminde bulunanların fotoğrafları
asılıydı. Bugün bu fotoğrafların çoğu değişecekti. onları sandığa gömmenin
zamanı gelmişti.”
Kapı çalındı. Akşam akşam kimseyi beklemiyordum. Kapıya
gidene kadar ki geçen beş saniyede kapıda kimlerin olabileceğine dair bir
tahminde bulunamadım. Kapıyı açtım:
-
“Merhaba komşu biz alt komşunuzuz hatırladınız
mı? Daha önce de gelmiştik.”
-
“Evet hatırladım, buyurun”
-
“Bu cumartesi seçim var, yönetici seçiyoruz
biliyorsunuz, biz de adayız, kendimizi tanıtmak istedik”
-
“Eyvallah ama ben katılamayabilirim.
Vekaletnamemi kapıcıya verdim.”
-
“Aman komşu ne yaptın! Gelemiyorsan da
vekaletname verme. Kapıcı vekaletnameleri yönetime veriyor yönetim de kendi
adamına oy veriyor. Bizim yönetimde olmamızı istemiyorlar.”
-
“Niye?”
-
“Hesap soruyoruz da ondan. Bir sürü aidat
toplanıyor, ne oluyor bu paralar. 21.yy’da yaşıyoruz şu apartman girişinin
haline bak!”
-
“Ne var ki girişinde(ben bir kusur
bulamıyordum)”
-
“Olur mu ne var komşu, saçma sapan bir malzeme
kullanılmış. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz”
Yönetici adaylarımızın 21.yy’dan beklentileri çok fazlaydı
anlaşılan. Apartman girişi de gayet güzeldi bence. Ya da çok güzel olmasa bile
seçim kampanyasına malzeme olabilecek kadar kötü değildi.
-
“Yönetim güzel işler de yapıyor aslında;
asansörleri değiştirdi, jeneratör getirdiler, sitenin girişi değişti…”
Tüm bu hizmetler evimizin değerini de arttırıyordu. Site
sakinleri olarak çok memnunduk bu durumdan. Herkes kafadan evinin üstüne bir
elli bin daha ekliyordu. Site yönetimine karşı henüz beni kazanamamış olan
komşularım devam ediyordu.
-
“Ya komşu Allah aşkına ne yapmış bunlar. Kaç
trilyon para geçiyor ellerine yaptıkları hizmet ne var?”
İki kişilerdi. Bu son konuşan kırklı yaşlarının başındaydı. Saçları
dökülmemiş ama beyazları fazlaydı biraz. “Erhan” diye çağrılıyordu. Diğeri de
ellili yaşlarının ortalarındaydı. Ama
beyazları daha azdı. Çünkü saçları yok denecek kadar vardı. “Sabri” deyince
dönüp bakıyordu. Sabri söze girdi:
-
“Mesela yaşlılarımız asansör beklerken
yoruluyorlar ve oturacak bir yerleri bile yok. Asansörün önüne bank gibi bir
şey yapılamaz mı yani!?”
Sabri baklayı ağzından çıkarmıştı. 21.yy’ın projesi buydu
demek. Ama bu projeyle evimizin değeri elli TL bile artmazdı.
-
“Haklısınız.” Dedim.
-
“Komşu seçime gel. Gel ve bize oy verme, ama
gel. Sen kullan oyunu. Ya da gelemeyeceksen de bize de vekaletname ver ki
diğeri iptal olsun”
-
“Gerek yok, seçime geleceğim”
İyi akşamlar dileklerinde bulunduktan sonra daha ben kapıyı
kapatmadan karşı komşumun ziline bastılar. Kapımı kapattım. Kapının arkasından
sesleri geliyordu: “Mesela ihtiyarlarımız…”
Kapıcıya vekalet vererek hata etmiştim. Sorumlu bir vatandaş
hareketi değildi. İrademi yönetime yalakalık yaparak geçinen kapıcıya teslim
etmiştim.
Kapıcı her boka burnunu sokuyordu. Yönetimin gözüne
girebilmek için seçime gelemeyen herkesten vekaletname alıyordu. Topladığı tüm
vekaletnameleri kendisi için kullansa site yöneticisi olabilirdi.
Tüm bu olayların gölgesinde site seçime gidiyordu. Seçim saati
yaklaşmıştı. Toplantıya gitmek üzere evden çıktım. Apartmanın girişinde site
yönetiminde bulunanların fotoğrafları asılıydı. Bugün bu fotoğrafların çoğu
değişecekti. Evlerimizin değerlerini yeterince arttıramamışlardı ve onları
sandığa gömmenin zamanı gelmişti.
Toplantı salonunun önüne geldiğimde gözlerim Erhan-Sabri
ikilisini aradı. Kapının önünde küme küme insanlar vardı ve en kalabalık küme
Erhan-Sabri ikilisindeydi. Ortamda gergin bir hava vardı. Dananın kuyruğu
kopacaktı bugün.
Salona geçtik. Salon dediğime bakmayın. Apartmanın bodrum
katında penceresiz bir yere topladılar bizi. Toplantı zamanları dışında depo
olarak kullanılıyordu. Biz daire sahiplerine böyle bir salonu uygun görenlere
daha fazla ne kadar tahammül edecektik.
Kalabalığa hitap eden masada üç kişi oturuyordu. Üç takım
elbiseli adam. Yönetici,yardımcısı ve bir yazıcı. Yazıcı isminin hakkını
verircesine sürekli bir şeyler yazıyordu önündeki deftere. Yönetici söz alarak:
-
“Yöneticilerin seçim toplantısında olmasını
istemeyenler el kaldırsınlar” dedi.
Herkes el kaldırdı. Bir şey anlamadan topluluğa uyarak ben
de elimi kaldırdım. Site yönetimi de sadece Yazıcı’yı bırakarak biz rahat rahat
oyumuzu kullanalım diye salondan çıktılar. Doğru olanın da bu olduğunu
düşünüyordu onlar da.
Yöneticiler çıktıktan sonra seçimi başlatmak için bir avukat
girdi içeri. Yazıcı’nın yanına oturdu. Yazıcı yazmaya devam ediyordu. Yazıcı
değil de “Sikici” olsa adı iki günde kurur ölürdü.
-
“Kaç kişi varız, gelmeyenler var mı?” dedi
avukat.
-
“Evet gelmeyenler var henüz, biraz daha
bekleyelim, daha gelecek olanlar var” dedi kalabalık.
-
“Tamam, peki. Adayların hepsi burda mı,kimler
aday?”
Adaylar kendilerini avukata tanıttılar. Üç adayımız vardı.
Erhan, avukata:
-
“Daha önce vekaletname verip de şimdi gelmiş olanlar
var, onların vekaletnamelerini iptal edelim lütfen”
-
“Kim var?” dedi avukat.
-
“Ben varım.” Dedim.
-
“Vekaletnamesini verin,yırtsın” dedi Erhan.
-
“Vekaletnamesi yönetimde, bizde değil,
yönetimden alıp iptal edin lütfen” dedi bana avukat.
Dediğini yapmak için ayağa kalktım ama salondan birisi
-
“Gerek yok kağıdını almaya, zaten oy kullanırsa
vekaletname otomatikman iptal olur” dedi
Diğerlerinden de onaylayıcı sesler duyunca oturdum yine.
Yazıcı ilk defa yazmayı bırakıp :
-
“ Hayır olur mu öyle şey, ikisi de iptal olur o
zaman, git al vekaletnameni” dedi.
Senli-benli konuşmalara takılmam ama bu tırtonun bu şekilde
emir verir gibi konuşması hoşuma gitmemişti. Ağzımda sakızla etrafa verdiğim özgüvenli
duruşum yara almıştı. Bir oturtup bir kaldırıyorlardı beni:
-
“Nerde abicim benim vekaletname şimdi?”
Sert çıkmıştım. Bir sonraki cümlem “Sikerim seçiminizi”ydi.
Neyse ki tehditin farkında olan yazcı yumuşak bir tonda vekaletnamemin
yöentimde olduğunu söyledi.
Yönetim odasına girdim. Kısa, kabarık, sarı saçlarıyla elli
beş yaşlarında bir kadın karşıladı beni. Vekaletnamemi istedim.
-
“Vekaletnameniz burda değil, toplantı
salonundaki arkadaşlarda” dedi sarı saçlı kabarık.
-
“Hayır, onlarda değil, buraya yönlendirdiler”
dedim sıkılmış ve tehditvari bir ses tonuyla.
-
“O zaman bir başkanın odasına bakın” dedi
Ne oluyordu amk. Ne yönetiliyordu burda. Ulan bu ibneler
vekaletnamemle kredi mi çektiler yoksa, adam vurup kimliği mi kullandılar,
insan kaçakçılarına satıp sahte pasaport mu çıkarmışlardı… vekaletnamem
nerdeydi?
Başkan ve yardımcısı
odada oturuyordu. Vekaletnamemi istedim. Çıkarıp verdiler. Hele şükür!
Benimle çok ilgilendiler. Başkan:
-
“Sizinle daha önce tanışmış mıydık? Ben site
başkanı. Lütfen ara sıra gelin çayımızı için”
Bu arada içeriye bir adam girdi.
-
“Sami Bey’de sizin yönetici adayınızdır. Biz
yönetim olarak kendisini destekliyoruz, içerdeki arkadaşları desteklemiyoruz.”
Dedi başkan.
Ne işler çeviriyordu Başkan. Önce kapıcı şimdi de bşkan
irademi esir almaya çalışıyordu.
Sami Bey benim de bir oy olduğumu görünce ilgilenmeye
başladı.
-
“Komşu kaç numarada oturuyorsun sen ya, daha önce
görmedim seni. Gel içeri geçelim”
Beyaz kumaş pantolon altındaki kahverengi ayakkabısı ve
üzerindeki rengarenk tişörtüyle bende iyi izlenimler bırakmayan Sami Bey’in ihtiyarlar
için bir bank düşünebilecek ince ruhta birisi olmadığı da belliydi.
İçeri geçtik. Sami Bey yanıma oturmak istedi ama ben
kendisinden birkaç sandalye öteye kaçabildim. Sol yanımda takım elbiseli ellili
yaşlarda bir adam oturuyordu. Siyah takım elbisesinin üstünde aşağıya doğru
uzanan beyaz çizgiler vardı. İbrahim Erkal style.
Daha gelecek olanlar vardı salona. Bu bekleme sırasında
daire sahiplerinden bazıları avukata bir şeyler danışıyordu. Birisi;
-
“Avukat Bey toplanan aidatları herkes kendi apartmanına
harcasa olmaz mı? Apartmanımızla ilgili kararları kendimiz almak istiyoruz.
Kendi apartmanımıza yapacağımız bir değişiklik için niçin diğer apartmanların
da onayını bekleyelim.” dedi.
Soruyu soran arkadaş da Erhan ve Sabri ikilisnden
yanaydı. Dairesinin değerlenmesini
istiyordu. Hepimiz istiyorduk doğrusu. İçerdeki havayı koklayınca bizi korkunç
bir tablonun beklediğini düşündüm. Bu hırsla dairelerimizin fiyatlarını o kadar
uçuracaktık ki daireleri satın alabilecek birilerini bulamayacaktık.
Gelecek olanların hepsi gelmişti sanırım. Gelmedilerse bile
başlayacaktık artık.
Çünkü sıkılıp:
-
“Daha ne kadar bekleyeceğiz, Geçen başbakan
seçiminde beş dakikada oy kullandım, iki saattir burda bir seçim yapamadık”
şeklinde espri soslu bir eleştiri yaptım.
-
“Kimde vekaletname varsa bize versin.” dedi
avukat.
Erhan ve Sabri ikilisi kapıcının vekaletname aldığı
kişilerden tekrar alarak öncekilerinin iptal olmasını sağladılar. Sami Bey
çıldırdı tabi:
-
“Kardeşim ben bu adamlardan vekaletname aldım,
siz nasıl gidip alıyorsunuz bir daha. Bravo komşu bravo. Demek böyle
yapıyorsunuz” dedi Sami.
-
“Nerde sen aldın ya! Kapıcıya aldırmışsınız,
istediğiniz gibi imza atmışsınız” dedi Erhan.
-
“Bırakın böyle palavraları. Bravo size bravo.”
Çıldırmıştı Sami Bey. Bağırıp duruyordu. Salondakiler,
-
“Tamam kardeşim neden bağırıyorsun, normal
tartışsana, sakin ol” şeklinde seslenseler de kimseyi duymuyordu Sami Bey. Bir
komployla karşı karşıyaydı.
-
“Vekalet veren isimlerin aranmasını talep
ediyorum daha sonra “ dedi beyaz çizgili takım elbiseli adam. O da apartman
yöneticisi adaylarındanmış.
Bir şekilde Sami Bey’i yatıştırdık. Çift vekaletnameler
ayıklandı. Arada bir tane fakslı vekaletname çıktı.
-
“Fakslı vekaletname kabul ediyor muyuz ki?” dedi
avukat.
-
“Hayır, geçen hafta kabul etmiyoruz demiştiniz”
dedi Sabri
-
“Ne demek kabul etmiyorsunuz, Adam burda değil
kardeşim. Oy hakkı yok mu onun? Sahtekar mıyım ben? Böyle mi komşuluğunuz
sizin?” gibi kontrolsüz savunmalar ve çırpınışlarda bulundu Sami Bey.
Fakslı vekaletname Kabul edilmedi. Herkes artık seçime
geçmek istiyordu. Salondakilerden birisi:
-
“Adaylar önce kendilerini bir tanıtsınlar
kısaca. Kim, kimdir öğrenelim “ dedi. Başka biri de;
-
“Bence önce seçim yapalım sonra adaylar
kendilerini tanıtsınlar” dedi.
S……….e……….s…………s………..İ…………z……….l……….i………..K………………………………
Bu öneriyi yapan adam da muhtemelen genel seçimlerde oy
kullanmıştı. Bu adamla aynı apartmanda yaşıyordum. Dairemin değerini
düşürüyordu varlığı. Allah’tan kimse önerisini desteklemedi ve adaylar kendilerini
tanıttılar.
Seçime geçildi ve seçimi Sabri kazandı. Sami Bey’den duman
çıkıyordu.
Şimdi Yöneticinin yanına bir de denetmen seçilecekti.
Salondakiler Sami Bey’e
Şimdi Yöneticinin yanına bir de denetmen seçilecekti.
Salondakiler Sami Bey’e
-
“Sen de denetmen ol” dediler.
-
“Ne denetmeni ben kimseyi denetlemem” dedi Sami
Bey
-
“Siz olun o zaman” dediler Çizgili takım
elbiseliye
-
“Ben kimsenin davulunun tokmağı olmam” dedi.
Hepsi sadece başkanlık için yaratılmış insanlardı.
Seçim bitti. Dağıldık.
Sitemize, apartmanımıza hayırlı olur inşallah.
03.09.2015 PAT
patoyku@gmail.com
www.facebook.com/pat.oyku