3 Eylül 2015 Perşembe

SAYIN SİTE SAKİNLERİ!


“Apartmanın girişinde site yönetiminde bulunanların fotoğrafları asılıydı. Bugün bu fotoğrafların çoğu değişecekti. onları sandığa gömmenin zamanı gelmişti.”



Kapı çalındı. Akşam akşam kimseyi beklemiyordum. Kapıya gidene kadar ki geçen beş saniyede kapıda kimlerin olabileceğine dair bir tahminde bulunamadım. Kapıyı açtım:

-       “Merhaba komşu biz alt komşunuzuz hatırladınız mı? Daha önce de gelmiştik.”
-       “Evet hatırladım, buyurun”
-       “Bu cumartesi seçim var, yönetici seçiyoruz biliyorsunuz, biz de adayız, kendimizi tanıtmak istedik”
-       “Eyvallah ama ben katılamayabilirim. Vekaletnamemi kapıcıya verdim.”
-       “Aman komşu ne yaptın! Gelemiyorsan da vekaletname verme. Kapıcı vekaletnameleri yönetime veriyor yönetim de kendi adamına oy veriyor. Bizim yönetimde olmamızı istemiyorlar.”
-       “Niye?”
-       “Hesap soruyoruz da ondan. Bir sürü aidat toplanıyor, ne oluyor bu paralar. 21.yy’da yaşıyoruz şu apartman girişinin haline bak!”
-       “Ne var ki girişinde(ben bir kusur bulamıyordum)”
-       “Olur mu ne var komşu, saçma sapan bir malzeme kullanılmış. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz”

Yönetici adaylarımızın 21.yy’dan beklentileri çok fazlaydı anlaşılan. Apartman girişi de gayet güzeldi bence. Ya da çok güzel olmasa bile seçim kampanyasına malzeme olabilecek kadar kötü değildi.

-       “Yönetim güzel işler de yapıyor aslında; asansörleri değiştirdi, jeneratör getirdiler, sitenin girişi değişti…”

Tüm bu hizmetler evimizin değerini de arttırıyordu. Site sakinleri olarak çok memnunduk bu durumdan. Herkes kafadan evinin üstüne bir elli bin daha ekliyordu. Site yönetimine karşı henüz beni kazanamamış olan komşularım devam ediyordu.

-       “Ya komşu Allah aşkına ne yapmış bunlar. Kaç trilyon para geçiyor ellerine yaptıkları hizmet ne var?”

İki kişilerdi. Bu son konuşan kırklı yaşlarının başındaydı. Saçları dökülmemiş ama beyazları fazlaydı biraz. “Erhan” diye çağrılıyordu. Diğeri de ellili yaşlarının ortalarındaydı.  Ama beyazları daha azdı. Çünkü saçları yok denecek kadar vardı. “Sabri” deyince dönüp bakıyordu. Sabri söze girdi:

-       “Mesela yaşlılarımız asansör beklerken yoruluyorlar ve oturacak bir yerleri bile yok. Asansörün önüne bank gibi bir şey yapılamaz mı yani!?”

Sabri baklayı ağzından çıkarmıştı. 21.yy’ın projesi buydu demek. Ama bu projeyle evimizin değeri elli TL bile artmazdı.

-       “Haklısınız.” Dedim.
-       “Komşu seçime gel. Gel ve bize oy verme, ama gel. Sen kullan oyunu. Ya da gelemeyeceksen de bize de vekaletname ver ki diğeri iptal olsun”
-       “Gerek yok, seçime geleceğim”

İyi akşamlar dileklerinde bulunduktan sonra daha ben kapıyı kapatmadan karşı komşumun ziline bastılar. Kapımı kapattım. Kapının arkasından sesleri geliyordu: “Mesela ihtiyarlarımız…”

Kapıcıya vekalet vererek hata etmiştim. Sorumlu bir vatandaş hareketi değildi. İrademi yönetime yalakalık yaparak geçinen kapıcıya teslim etmiştim.

Kapıcı her boka burnunu sokuyordu. Yönetimin gözüne girebilmek için seçime gelemeyen herkesten vekaletname alıyordu. Topladığı tüm vekaletnameleri kendisi için kullansa site yöneticisi olabilirdi.

Tüm bu olayların gölgesinde site seçime gidiyordu. Seçim saati yaklaşmıştı. Toplantıya gitmek üzere evden çıktım. Apartmanın girişinde site yönetiminde bulunanların fotoğrafları asılıydı. Bugün bu fotoğrafların çoğu değişecekti. Evlerimizin değerlerini yeterince arttıramamışlardı ve onları sandığa gömmenin zamanı gelmişti.

Toplantı salonunun önüne geldiğimde gözlerim Erhan-Sabri ikilisini aradı. Kapının önünde küme küme insanlar vardı ve en kalabalık küme Erhan-Sabri ikilisindeydi. Ortamda gergin bir hava vardı. Dananın kuyruğu kopacaktı bugün.

Salona geçtik. Salon dediğime bakmayın. Apartmanın bodrum katında penceresiz bir yere topladılar bizi. Toplantı zamanları dışında depo olarak kullanılıyordu. Biz daire sahiplerine böyle bir salonu uygun görenlere daha fazla ne kadar tahammül edecektik.

Kalabalığa hitap eden masada üç kişi oturuyordu. Üç takım elbiseli adam. Yönetici,yardımcısı ve bir yazıcı. Yazıcı isminin hakkını verircesine sürekli bir şeyler yazıyordu önündeki deftere. Yönetici söz alarak:

-       “Yöneticilerin seçim toplantısında olmasını istemeyenler el kaldırsınlar” dedi.

Herkes el kaldırdı. Bir şey anlamadan topluluğa uyarak ben de elimi kaldırdım. Site yönetimi de sadece Yazıcı’yı bırakarak biz rahat rahat oyumuzu kullanalım diye salondan çıktılar. Doğru olanın da bu olduğunu düşünüyordu onlar da.

Yöneticiler çıktıktan sonra seçimi başlatmak için bir avukat girdi içeri. Yazıcı’nın yanına oturdu. Yazıcı yazmaya devam ediyordu. Yazıcı değil de “Sikici” olsa adı iki günde kurur ölürdü.

-       “Kaç kişi varız, gelmeyenler var mı?” dedi avukat.
-       “Evet gelmeyenler var henüz, biraz daha bekleyelim, daha gelecek olanlar var” dedi kalabalık.
-       “Tamam, peki. Adayların hepsi burda mı,kimler aday?”

Adaylar kendilerini avukata tanıttılar. Üç adayımız vardı. Erhan, avukata:

-       “Daha önce vekaletname verip de şimdi gelmiş olanlar var, onların vekaletnamelerini iptal edelim lütfen”
-       “Kim var?” dedi avukat.
-       “Ben varım.” Dedim.
-       “Vekaletnamesini verin,yırtsın” dedi Erhan.
-       “Vekaletnamesi yönetimde, bizde değil, yönetimden alıp iptal edin lütfen” dedi bana avukat.

Dediğini yapmak için ayağa kalktım ama salondan birisi

-       “Gerek yok kağıdını almaya, zaten oy kullanırsa vekaletname otomatikman iptal olur” dedi

Diğerlerinden de onaylayıcı sesler duyunca oturdum yine. Yazıcı ilk defa yazmayı bırakıp :

-       “ Hayır olur mu öyle şey, ikisi de iptal olur o zaman, git al vekaletnameni” dedi.

Senli-benli konuşmalara takılmam ama bu tırtonun bu şekilde emir verir gibi konuşması hoşuma gitmemişti. Ağzımda sakızla etrafa verdiğim özgüvenli duruşum yara almıştı. Bir oturtup bir kaldırıyorlardı beni:

-       “Nerde abicim benim vekaletname şimdi?”

Sert çıkmıştım. Bir sonraki cümlem “Sikerim seçiminizi”ydi. Neyse ki tehditin farkında olan yazcı yumuşak bir tonda vekaletnamemin yöentimde olduğunu söyledi.

Yönetim odasına girdim. Kısa, kabarık, sarı saçlarıyla elli beş yaşlarında bir kadın karşıladı beni. Vekaletnamemi istedim.

-       “Vekaletnameniz burda değil, toplantı salonundaki arkadaşlarda” dedi sarı saçlı kabarık.
-       “Hayır, onlarda değil, buraya yönlendirdiler” dedim sıkılmış ve tehditvari bir ses tonuyla.
-       “O zaman bir başkanın odasına bakın” dedi

Ne oluyordu amk. Ne yönetiliyordu burda. Ulan bu ibneler vekaletnamemle kredi mi çektiler yoksa, adam vurup kimliği mi kullandılar, insan kaçakçılarına satıp sahte pasaport mu çıkarmışlardı… vekaletnamem nerdeydi?

 Başkan ve yardımcısı odada oturuyordu. Vekaletnamemi istedim. Çıkarıp verdiler. Hele şükür!

Benimle çok ilgilendiler. Başkan:

-       “Sizinle daha önce tanışmış mıydık? Ben site başkanı. Lütfen ara sıra gelin çayımızı için”

Bu arada içeriye bir adam girdi.

-       “Sami Bey’de sizin yönetici adayınızdır. Biz yönetim olarak kendisini destekliyoruz, içerdeki arkadaşları desteklemiyoruz.” Dedi başkan.

Ne işler çeviriyordu Başkan. Önce kapıcı şimdi de bşkan irademi esir almaya çalışıyordu.

Sami Bey benim de bir oy olduğumu görünce ilgilenmeye başladı.

-       “Komşu kaç numarada oturuyorsun sen ya, daha önce görmedim seni. Gel içeri geçelim”

Beyaz kumaş pantolon altındaki kahverengi ayakkabısı ve üzerindeki rengarenk tişörtüyle bende iyi izlenimler bırakmayan Sami Bey’in ihtiyarlar için bir bank düşünebilecek ince ruhta birisi olmadığı da belliydi.

İçeri geçtik. Sami Bey yanıma oturmak istedi ama ben kendisinden birkaç sandalye öteye kaçabildim. Sol yanımda takım elbiseli ellili yaşlarda bir adam oturuyordu. Siyah takım elbisesinin üstünde aşağıya doğru uzanan beyaz çizgiler vardı. İbrahim Erkal style.

Daha gelecek olanlar vardı salona. Bu bekleme sırasında daire sahiplerinden bazıları avukata bir şeyler danışıyordu. Birisi;

-       “Avukat Bey toplanan aidatları herkes kendi apartmanına harcasa olmaz mı? Apartmanımızla ilgili kararları kendimiz almak istiyoruz. Kendi apartmanımıza yapacağımız bir değişiklik için niçin diğer apartmanların da onayını bekleyelim.” dedi.

Soruyu soran arkadaş da Erhan ve Sabri ikilisnden yanaydı.  Dairesinin değerlenmesini istiyordu. Hepimiz istiyorduk doğrusu. İçerdeki havayı koklayınca bizi korkunç bir tablonun beklediğini düşündüm. Bu hırsla dairelerimizin fiyatlarını o kadar uçuracaktık ki daireleri satın alabilecek birilerini bulamayacaktık.

Gelecek olanların hepsi gelmişti sanırım. Gelmedilerse bile başlayacaktık artık.
Çünkü sıkılıp:

-       “Daha ne kadar bekleyeceğiz, Geçen başbakan seçiminde beş dakikada oy kullandım, iki saattir burda bir seçim yapamadık” şeklinde espri soslu bir eleştiri yaptım.
-       “Kimde vekaletname varsa bize versin.” dedi avukat.

Erhan ve Sabri ikilisi kapıcının vekaletname aldığı kişilerden tekrar alarak öncekilerinin iptal olmasını sağladılar. Sami Bey çıldırdı tabi:

-       “Kardeşim ben bu adamlardan vekaletname aldım, siz nasıl gidip alıyorsunuz bir daha. Bravo komşu bravo. Demek böyle yapıyorsunuz” dedi Sami.
-       “Nerde sen aldın ya! Kapıcıya aldırmışsınız, istediğiniz gibi imza atmışsınız” dedi Erhan.
-       “Bırakın böyle palavraları. Bravo size bravo.”

Çıldırmıştı Sami Bey. Bağırıp duruyordu. Salondakiler,

-       “Tamam kardeşim neden bağırıyorsun, normal tartışsana, sakin ol” şeklinde seslenseler de kimseyi duymuyordu Sami Bey. Bir komployla karşı karşıyaydı.

-       “Vekalet veren isimlerin aranmasını talep ediyorum daha sonra “ dedi beyaz çizgili takım elbiseli adam. O da apartman yöneticisi adaylarındanmış.

Bir şekilde Sami Bey’i yatıştırdık. Çift vekaletnameler ayıklandı. Arada bir tane fakslı vekaletname çıktı.

-       “Fakslı vekaletname kabul ediyor muyuz ki?” dedi avukat.
-       “Hayır, geçen hafta kabul etmiyoruz demiştiniz” dedi Sabri
-       “Ne demek kabul etmiyorsunuz, Adam burda değil kardeşim. Oy hakkı yok mu onun? Sahtekar mıyım ben? Böyle mi komşuluğunuz sizin?” gibi kontrolsüz savunmalar ve çırpınışlarda bulundu Sami Bey.

Fakslı vekaletname Kabul edilmedi. Herkes artık seçime geçmek istiyordu. Salondakilerden birisi:

-       “Adaylar önce kendilerini bir tanıtsınlar kısaca. Kim, kimdir öğrenelim “ dedi. Başka biri de;
-       “Bence önce seçim yapalım sonra adaylar kendilerini tanıtsınlar” dedi.

S……….e……….s…………s………..İ…………z……….l……….i………..K………………………………

Bu öneriyi yapan adam da muhtemelen genel seçimlerde oy kullanmıştı. Bu adamla aynı apartmanda yaşıyordum. Dairemin değerini düşürüyordu varlığı. Allah’tan kimse önerisini desteklemedi ve adaylar kendilerini tanıttılar.

Seçime geçildi ve seçimi Sabri kazandı. Sami Bey’den duman çıkıyordu.

Şimdi Yöneticinin yanına bir de denetmen seçilecekti.

Salondakiler Sami Bey’e

-       “Sen de denetmen ol” dediler.
-       “Ne denetmeni ben kimseyi denetlemem” dedi Sami Bey
-       “Siz olun o zaman” dediler Çizgili takım elbiseliye
-       “Ben kimsenin davulunun tokmağı olmam” dedi.

Hepsi sadece başkanlık için yaratılmış insanlardı.
Seçim bitti. Dağıldık.

Sitemize, apartmanımıza hayırlı olur inşallah.


03.09.2015        PAT
patoyku@gmail.com 

www.facebook.com/pat.oyku