İletişim okullarında “ Köpek
adamı ısırdığında değil adam köpeği ısırdığında haber olur” diye öğretiliyordu
ama bizim patron “Kurban kesildiğinde” diyordu.
İlçenin yerel gazetesinde
muhabirliğe başladım. Hem üniversite sınavlarına hazırlanıyor hem de
çalışıyordum.
Çalıştığım
ajans sadece gazete çıkarmıyordu. Matbaa işlerinin yanı sıra dükkan, mağaza
açılışları falan da organize ediyordu. Mesela gündüz muhabirken akşam bir
dönerci dükkanının açılışında palyaço olabiliyordum.
Küçük
yerlerde haber bulmak kolay değildi. En azından ben bulmakta zorlanıyordum.
Gazetecilikle alakam yoktu çünkü. İlçede yaprak kıpırdasa “Yaprak kıpırdadı”
diye haber yapıyordum.
İlk başta
zorlanmama rağmen yavaş yavaş alışıyordum işime. Büyük ajansların muhabirleriyle
tanışıyordum. En belirgin özellikleri açgözlülük ve yalakalıklarıydı.
Yaptıkları süper haberlerden bahsederlerdi genellikle “Karısını ve kaynanasını
öldüren adamın haberini benden başka kimse yapamadı”, “Valiyi öldüren şoförün
kardeşiyle yaptığım ropörtaj manşetten girmişti” gibi başarı hikayelerini
tekrarlarlardı.
Haber
kaynağımız genellikle belediye oluyordu. Güleryüzlü bir belediye başkanımız
vardı. Gülen bir başkan yolsuzluk yapmaz mesajı vermek istiyordu herhalde. Her
hafta elinde makasla kırmızı bir kurdele keserdi. Açılan yerlerin ilçeye
katkılarını bilmem ama sayelerinde sayfaları dolduracak haberim oluyordu.
Belediyenin
her hizmetini manşetten veriyordum. Belediyenin reklam servisi gibiydim. Bir
tek ben değil diğer gazeteciler de öyleydi. Nasıl olmasındı ki! Belediye bize
çok iyi bakıyordu. Habere çıkmadan önce belediyede ağırlayıp güzel bir yemek
veriyorlardı. Daha sonra belediyenin tahsis ettiği arabayla açılışın olacağı
yere gidiyorduk. Sistem süperdi. Maaşım asgari ücretin yarısıydı sigortam da yoktu ama memnundum işimden.
Dinçer abi
dışında hepimiz belediyenin yalakasıydık. Dinçer abi zayıf, uzun saçlı, çürük
dişli ve idealist bir gazeteciydi. Çok sigara içerdi. Sigara içmediği zamanlar sigarasını
nereye koyduğunu bulamadığı zamanlardı. Yerel bir gazetede muhabirdi. Belediye
başkanı hakkında yaptığı yolsuzluk haberleri yüzünden belediyeye çağrılmazdı ve
geldiği zaman da belediyecilerden dayak yerdi. “ Başkan, ilçemize bağlı
olmamasına rağmen kendi köyünün yollarını yapıyor “ diyordu. Anlam veremiyordum
Dinçer abinin bu tutumuna “ Ne kötülük vardı bunda. Koskoca başkan köyüne yol
yapmış çok mu? Yapmasa köylüleri bela okur adama” diye düşünürdüm önümdeki kuzu
etini yerken.
Gazetemizi
kimse satın almadığı için bedava dağıtıyorduk. Dağıtımını da ben yapıyordum.
Gazeteleri yüklenip sokak sokak, cadde cadde gezerek kahvelere, esnaflara
dağıtıyordum. Benden başka muhabir olmadığı için her haberin altında benim
imzam vardı. Haberin altında ismimi görmek gurur vericiydi(Haberin ilçeye yeni
getirilen çöp bidonları haberi olması duyduğum gururdan bir şey eksiltmiyordu) Bir
gün bir gazeteci “Her haberin altına ismini yazmasan daha iyi olur” dedi bana.
Beni kıskandığını düşünmüştüm. Nasıl bir özgüvenim varsa artık!
Belediyede
yemeğimizi yedikten sonra pazar yerinin açılışına gittik. Başkanımız
güleryüzüyle bizi bekliyordu. Mahalle sakinleri için haftada iki gün kurulacak
bir pazar yeriydi. Pazar olmadığı zamanlarda da ücretli otopark olarak
kullanılacaktı. Başlığım hazırdı bile “ Pazar’ımıza Nazar değmesin!” Dinçer abi
“ Burdaki fakir fukaranın evlerini yıkıp otopark yaptılar. Pazar muhabbetini de
asıl amaçlarını saklamak için yapıyorlar” diyordu. Yine dayak yiyecekti.
Huzurumuzu kaçırıyordu.
İlçe
sakinleri ise Dinçer abinin bu çabalarından habersiz sadece faturaları ödemek
için gidiyordu belediyeye. Her salı belediyede halkı dinleme günü vardı.
Belediyeciler halkın sorunlarını dinliyordu. Mahallesine pazar isteyen birkaç
teyze ve oğluna iş isteyen üç-beş ihtiyar oluyordu bunlar.
Yaptığım
hiçbir haber patronumuz tarafından eleştirilmiyordu. Haberle ilgilendiği yoktu
zaten. Reklam olduktan sonra hiçbir sorun yoktu. “Kurban bayramına az kaldı.
Kurum başkanlarının bayram mesajlarını almalıyız” diyordu. Bayram mesajı demek
para demekti. İletişim okullarında “ Köpek adamı ısırdığında değil adam köpeği
ısırdığında haber olur” diye öğretiliyordu ama bizim patron “Kurban
kesildiğinde” diyordu.
Yine bir
belediye hizmeti için karnımız doyurulup hizmet mekanına götürülmüştük. Tadilatı
biten köy okullarının açılışındaydık. Eğitimin önemine vurgu yapan kısa
konuşmasının ardından kurdeleyi kesti başkan. “ Belediye’den Eğitime Tam Destek”
başlığıyla okuyucularıma duyuracaktım bu haberi. Dinçer abinin ne dediğini
merak ediyorsunuzdur “Tadilat için toplanan paralarla köyüne bir okul yaptırdı.
Az para kalınca da bu okulların tadilatı baştan savma yapıldı”. Dinçer abi sağ
olduğu sürece başkanın köyüne medeniyet gelmeyecekti anlaşılan. Belediyeciler dövmekten
bıkmışlardı onu.
O yaz
üniversite sınavlarını kazandığım için muhabirliği bırakıp İstanbul’a okumaya
gittim. Birkaç ay sonra da belediye başkanımızın yolsuzluktan içeri alındığını
öğrendim. Başkanın köyü yetim kalmıştı. Dinçer abinin yaptığı haberlerin de
etkisi vardır muhakkak ama başkan bir yıl içerde yattıktan sonra bir sonraki
seçimlerde yine aynı partiden belediye başkanı seçildi.
“Sen yanmasan ben yanmasam nasıl
çıkar karanlıklar aydınlığa” diyordu Dinçer abi. Tek başına yandığı için kısa
sureli bir aydınlık sağlamıştı.
PAT
patoyku@gmail.com
www.facebook.com/pat.oyku
patoyku@gmail.com
www.facebook.com/pat.oyku
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder